ÇAL


Foto:©Şükrü GÜNGÖR Denizli ÇAL "Aşağı Seyit Köyü Koyun Atlatma" 

800 YILLIK YARIŞMANIN HİKAYESİ Aşağıseyit Köyü'nde her yıl düzenlenen Sudan Koyun Geçirme Yarışması, yöre halkı tarafından yaşandığına inanılan bir efsane aşka saygı için düzenleniyor. Efsane şöyle; Yörük çobanlarından biri ile oymak beyinin kızı arasında içten içe yanık bir sevgi vardır. Çoban bu sevgisini açıkça söyleyemez. Zaten uygun olmadıklarından, kendisine verilmeyeceğini de bilir. Bu yüzden çoban, içinde yaşadığı sevgisini kavalıyla sürüsüne anlatır. Zaman geçtikçe kız da çobana karşı sevdalanır. Kavalın büyüleyici sesinden etkilenerek, dilini iyice çözer ve kavalın sesiyle anlaşmaya başlarlar. Günlerden bir gün sürü dağda hırsızların hücumuna uğrar. Hırsızlar çobanın elini kolunu bağlar, sürüyü alıp gitmek isterler. Fakat sürü bir türlü yerinden kalkmaz. Çoban, "Ben kaval çalmazsam sürüm bir yere gitmez, çözün kollarımı ben sürüyü kaldırayım." Çobanı çözerler. Kavalını eline alır, başlar yanık yanık öttürmeye. Sürü hemen kalkar, yavaş yavaş yürümeye başlar. Bu arada Beyin kızı kaval sesini duyar ve tehlikeyi anlayarak hemen köylüye haber verir. Köylüler hep birden sürünün bulunduğu yere giderek, çobanı ve sürüyü kurtarırlar. Sürünün kurtarılmasıyla Bey çobanı daha çok sever. Bu fırsatı değerlendiren Bey, kızını çobana vermemek için, olmlayacak bir şart koşar; “Sürüye 3 gün boyunca, hiç su vermeden tuz yalat. Sonra sürüyü Menderes kenarına götür. Eğer su içirmeden suyun kenarında bekletirsen ben de sana kızımı vereceğim" der. Çoban çaresiz kabul eder, sürüsünden emindir. Yalnız bir karakoyun var pek heyecanlı, toy, bir tek ondan korkuyor. Sürüye hiç su vermeden üç gün tuz yalatırlar. Çoban sürüyü alır dağdan aşağı dereye doğru sürer. Sürü büyük bir iştahla suya doğru koşarken, çoban birden kavalını çıkarır ve çalmaya başlar. Bunun üzerine sürü olduğu yerde durur. Ancak çobanın korktuğu başına gelir. Karakoyun suya doğru koşmaya devam eder. Bu sırada çoban çaldığı havayı daha da yanıklaştırır. Bu, onun karakoyuna yalvarması, ondan isteğine uymasını istemesidir. Hava hızlanıp yanıklaştıkça karakoyun yavaşlamaya başlar. Durur, bir geriye döner, bir suya bakar. Kavalın sesi ona susuzluğunu unutturur. Geriye sürünün yanına döner. Bu olay karşısında, oba halkı da heyecanlanır. Bey de duygulandırmıştır. "Sözünde durdun. Kızımı sana verdim gitti” der. Bu olaylar sırasında karakoyunun emlik kuzusu ölür. Sebebi de susuzluk ve bolca verilen tuzdur. Çoban bu ölüme pek üzülür. İşte bu türküde ve ezgisinde işlenmiştir. Türkü bir yörük çobanının tabiatla nasıl bağ kurduğunun hikayesidir. Ancak yöre çobanları, hem mesleklerine gösterdikleri saygı ve özen, hem de Çoban ile Bey kızının aşklarını ölümsüzleştirmek için yaklaşık 800 yıldır yapılan bir yarışma ile sürülerini boyayıp süsleyerek, Menderes nehrinden karşı kıyıya geçirmektedirler. En hızlı geçen sürü ödüllendirilir. Efsanenin yanı sıra, hayvanların yıkanmasını da amaçlayan gelenek günümüzde Turizm Bakanlığı bünyesinde, Aşağıseyit, Sudan Koyun Geçirme Festivali olarak sürdürülmektedir. Her yıl Ağustos sonu veya Eylül başında yapılan şenlikler ve konserlerle zenginleştirilerek, gelenek devam ettirilmektedir. Sürüler, Türkiye’nin her yerinden gelen seyircilerin önünden geçer. Çoban önde, “elkoyun” ve sürü arkasında Menderes’e koşarak gelirler. Çoban suya atlar. Arkasından elkoyun ne kadar kısa sürede atlarsa başarılı kabul edilerek, çoban ödüllendirilir.

TÜM ZAMANLAR POPÜLER FOTOĞRAF "İLK BEŞ"